Uhud gazası İslâm tarihinin en büyük ve mühim gazalarından birisidir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uhud gazası İslâm tarihinin en büyük ve mühim gazalarından birisidir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Uhud gazası İslâm tarihinin en büyük ve mühim gazalarından birisidir

 “Uhud gazası, İslâm tarihinin en büyük ve mühim gazalarından birisidir. Bu gazada, Eshâb-ı kirâm önce harbi kazanmış iken, sonradan müşrikler vadiyi dolaşarak Eshâb-ı kirâmı (aleyhimürrıdvân) arkadan vurdular. İslâm ordusu karıştı. Pek çok Eshâb-ı kirâm, şehîdlik mertebesine kavuştu. Bu gazada bulunan ve şehîd olan Eshâb-ı kirâmın şecâat ve kahramanlıkları, İslâm tarihinin en şerefli kahramanlık destanlarıdır. Burada Eshâb-ı kirâmdan birkaç zâtın ahvâlini bildirelim:


Talha bin Ubeydullah (radıyallahü anh) o gün Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) etrafını müşriklerin kuşattığını görünce, ne tarafa koşacağını, ne tarafa yetişeceğini şaşırmıştı. Bir sağ tarafdan hücum edenlere, bir sol tarafdan hücum edenlere karşı çarpışıyordu. Kendini Resûlullaha siper ediyordu. Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) bir zarar gelir korkusu ile titriyordu. Resûlullahın yanında döne döne çarpışıyordu. Müşriklerden keskin nişancı, attığını vuran Mâlik bin Zübeyr isminde bir ok atıcı vardı. Bu hain, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) nişan alarak, bir ok attı. Resûlullahın mubârek başına doğru gelen bu oka, başka hiçbir şekilde karşı koyamayacağını anlayan Talha (radıyallahü anh), elini açarak oka karşı tuttu. Ok avucunu parçaladı.


Kadın sahâbîlerinden, Ümm-i Ümâre de (radıyallahü anhâ), zevci ve oğlu ile, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında çarpışıyordu. Oğlu, zevci, kendisi ve diğer Eshâb-ı kirâm, kendilerini Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) siper ediyorlardı. Oğlu yaralanınca, oğlunun yarasını ve diğer sahâbîlerin yaralarını sarıyor, susuz olanlara su dağıtıyordu. Daha sonra, eline bir kılıç alarak çarpışmaya başladı. İbni Kâmia kâfiri Resûlullahı öldürmeye yemin etmişti. Resûlullahı gördü. Resûlullaha hücum edince, Ümm-i Ümâre atının önüne geçti. Atını durdurup İbni Kâmiaya saldırdı. O müşrikin üzerinde zırh olduğu için darbeleri pek tesir etmedi. Zırh olmasaydı, o da katledilen diğer müşriklerin yanına gidecekti. Nihayet o müşrikin şiddetli bir hücumu ile boğazından ağır yaralandı. Resûlullah onun için, (Uhud günü ne tarafıma bakdıysam, hep Ümm-i Ümâreyi gördüm) buyurmuştur.


Mus’ab bin Ümeyr (radıyallahü anh), Uhud gazasında muhâcirlerin sancağını taşıyordu. İki zırh giyinmişti. İbni Kâmia kâfiri Mus’aba (radıyallahü anh) saldırdı. Çünkü Mus’ab (radıyallahü anh) kendisini Resûlullaha siper ediyordu. İbni Kâmia bir kılıç darbesi ile Mus’abın (radıyallahü anh) sağ kolunu kesti. Sancağı sol koluna aldı. Bu sırada Âl-i imrân sûresinin (Muhammed ancak Allahın resûlüdür) meâlindeki yüzkırkdördüncü âyetini okuyordu. İkinci bir darbe ile sol kolu da kesilince, sancağı kesik kolları ile tutup göğsüne bastırdı. Yine aynı âyet-i kerîmeyi okuyordu. İslâm Sancağını yine bırakmamıştı. En son göğsüne saplanan mızrak ile, şehîd oldu. Fakat İslâm Sancağını yine bırakmamıştı.


Daha yüzlerce misâlini yazmak mümkün olan bu hâdiseler, hep şahiddir ki, Eshâb-ı kirâmın ve bindörtyüz seneden beri gelmiş olan müslümanların hepsi, seve seve canlarını Resûlullahın uğruna ve Allahü teâlânın rızâsı için fedâ etmişlerdir.”


[Cevâb Veremedi]