Minah-6:
”Nefsi gayet kusurlu görüp onu bütün hallerinden dolayı suçlamadıkça, şeriat üzere istikamet sağlanamaz.” sözünün manası sorulduğunda, durumun daha iyi anlaşılabilmesi için Semnana’nin Nefahat’taki : ” Nefsi kusurlu görmemek onu itham etmemek büyük günahtır.” sözünü naklettikten sonra :
-” İstikamet ise büyük günahla birleşmez.” cevabını verdi.
Minah-7:
Peygamber Efendimiz (a.s) buyurmuştur ki :
“ Hud suresi beni ihtiyarlattı.” ( Hud suresi. 112. Ayet)Bu surede, ” Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyrulduğu için Peygamber Efendimiz (a.s) böyle buyurdular:
Ne zaman ki sure-i Yasin’in başındaki, “ Muhakkak ki sen ( Ey Resülüm tarafımızdan elçi olarak kllarıma) gönderilen peygamberlerdensin doğru bir yol ( islam dini) üzerindesin.” Ayeti nazil oldu. Resulullah (a.s)’ın kalbi rahatladı. (Yasin suresi. 4. Ayet)
Minah-8:
Mürşidimin emri ve zaruret olmasaydı, nefsimdeki ayıbı, kusuru gördüğümden, kabiliyetsizliğimi bildiğimden dolayı tarikat üzere konuşmaya ve irşada cesaret edemezdim.Şeyhim Seyyid Taha (k.s) bana şöyle buyurmuştu : ”Sen nefsini küfrü kat’i olan kafirden daha aşağı görmezse, yazıklar olsun sana !…”
Bir seferinde de ben şeyhime ” Nefsimin kusurunu gördüğümden ve halkın da bunları bildiğine inandığımda, onların arasına karışmaya hatta onlarla yolda karşılaşmaya utanıyorum.” dediğimde, bana “ hep bu hal üzere ol.” diye söyledi.
Atıyye-6
Üç minahın (6-7-8) işaretlerinde, muhatabın anlayışı kıt olduğundan özetle şöyle dedi : ” Dini hükümlarin istikameti, bilindiği üzere yalnız emirleri yapıp, nehiylerden kaçmak değildir. Çünkü, böyle bir kişi kendini büyük görebilir. İnsanların kendisini beğenmesini isteyebilir.Ameline güvenebilir ve gösteriş için yapabilir. Halbuki böyle ameller fayda vermez.Emirleri yapıp nehiylerden kaçmakla beraber, nefsi gayet kusurlu görmek lazımdır. Hatta nefsi böyle görmek emirler yapıp nehiylerden kaçmanın anahtarıdır.İstikametin kemali de emrolunduğu şekilde yapılandır. İstikametin kemali ancak Peygamberler (a.s) için gerçekleşmiştir.Bundan sonraki, istikamet sahibinin rutbesine göre üst üste sıralanır. Bu kısımlardaki istikametlerde gayet şiddetli zorluklar vardır.Veli’yi kamil kendi nefsini bütün halktan alçak görür. Hatta kafirden dahi. Bu yalnız iman ve küfür yönünden değildir.
Kafirin günahı, eskiden verdiği vaadi bilmemesi ve Allah (c.c)’ı inkar etmesidir.Veli kendi nefsinin kafirden fazla olarak, emrin emir, yasak nehiy oduğunu bilip emir sahibini tasdik ettiğini halde, gene Allah (c.c)’ın emrini terkettiğini yasakladığını işlediğini görür.
(Cenab-ı Hak ervah aleminde zerreler şeklindeki ervahlara hitap ederek : "Ben Rabbiniz değil miyim?" buyurdu. Bütün ervah : "Evet, Sen bizim Rabbimizsin" diye cevap verdiler. Dünya aleminde müslümanlar bu sözü yerine getirip iman ettiler. Buna misak adı verilir.)
Keza Veli kendi nefsini, halk ona tabi olmasına rağmen hiç bir sıfata mazhar olmamış bilir. Kafirde ise en azından mü’minin kaçınması gerektiğini bildiği kahir sıfatı vardır.(İnsanlar Allah (c.c) sıfatlarının aynalarıdır. Kimisinde Cemal, kimisinde Celal, kimisinde Kahir sıfatları tecelli eder.)Bu meseleyi müşkil görerek, açıklanmasını istedim. Cevaben : ”Bu söylediğim dini hükümlerin dışı değil aynıdır. Ancak bunu anlatmakla değil, o makamın zevkini yaşamakla öğrenirsin.” dedi.
”Nefsi gayet kusurlu görüp onu bütün hallerinden dolayı suçlamadıkça, şeriat üzere istikamet sağlanamaz.” sözünün manası sorulduğunda, durumun daha iyi anlaşılabilmesi için Semnana’nin Nefahat’taki : ” Nefsi kusurlu görmemek onu itham etmemek büyük günahtır.” sözünü naklettikten sonra :
-” İstikamet ise büyük günahla birleşmez.” cevabını verdi.
Minah-7:
Peygamber Efendimiz (a.s) buyurmuştur ki :
“ Hud suresi beni ihtiyarlattı.” ( Hud suresi. 112. Ayet)Bu surede, ” Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyrulduğu için Peygamber Efendimiz (a.s) böyle buyurdular:
Ne zaman ki sure-i Yasin’in başındaki, “ Muhakkak ki sen ( Ey Resülüm tarafımızdan elçi olarak kllarıma) gönderilen peygamberlerdensin doğru bir yol ( islam dini) üzerindesin.” Ayeti nazil oldu. Resulullah (a.s)’ın kalbi rahatladı. (Yasin suresi. 4. Ayet)
Minah-8:
Mürşidimin emri ve zaruret olmasaydı, nefsimdeki ayıbı, kusuru gördüğümden, kabiliyetsizliğimi bildiğimden dolayı tarikat üzere konuşmaya ve irşada cesaret edemezdim.Şeyhim Seyyid Taha (k.s) bana şöyle buyurmuştu : ”Sen nefsini küfrü kat’i olan kafirden daha aşağı görmezse, yazıklar olsun sana !…”
Bir seferinde de ben şeyhime ” Nefsimin kusurunu gördüğümden ve halkın da bunları bildiğine inandığımda, onların arasına karışmaya hatta onlarla yolda karşılaşmaya utanıyorum.” dediğimde, bana “ hep bu hal üzere ol.” diye söyledi.
Atıyye-6
Üç minahın (6-7-8) işaretlerinde, muhatabın anlayışı kıt olduğundan özetle şöyle dedi : ” Dini hükümlarin istikameti, bilindiği üzere yalnız emirleri yapıp, nehiylerden kaçmak değildir. Çünkü, böyle bir kişi kendini büyük görebilir. İnsanların kendisini beğenmesini isteyebilir.Ameline güvenebilir ve gösteriş için yapabilir. Halbuki böyle ameller fayda vermez.Emirleri yapıp nehiylerden kaçmakla beraber, nefsi gayet kusurlu görmek lazımdır. Hatta nefsi böyle görmek emirler yapıp nehiylerden kaçmanın anahtarıdır.İstikametin kemali de emrolunduğu şekilde yapılandır. İstikametin kemali ancak Peygamberler (a.s) için gerçekleşmiştir.Bundan sonraki, istikamet sahibinin rutbesine göre üst üste sıralanır. Bu kısımlardaki istikametlerde gayet şiddetli zorluklar vardır.Veli’yi kamil kendi nefsini bütün halktan alçak görür. Hatta kafirden dahi. Bu yalnız iman ve küfür yönünden değildir.
Kafirin günahı, eskiden verdiği vaadi bilmemesi ve Allah (c.c)’ı inkar etmesidir.Veli kendi nefsinin kafirden fazla olarak, emrin emir, yasak nehiy oduğunu bilip emir sahibini tasdik ettiğini halde, gene Allah (c.c)’ın emrini terkettiğini yasakladığını işlediğini görür.
(Cenab-ı Hak ervah aleminde zerreler şeklindeki ervahlara hitap ederek : "Ben Rabbiniz değil miyim?" buyurdu. Bütün ervah : "Evet, Sen bizim Rabbimizsin" diye cevap verdiler. Dünya aleminde müslümanlar bu sözü yerine getirip iman ettiler. Buna misak adı verilir.)
Keza Veli kendi nefsini, halk ona tabi olmasına rağmen hiç bir sıfata mazhar olmamış bilir. Kafirde ise en azından mü’minin kaçınması gerektiğini bildiği kahir sıfatı vardır.(İnsanlar Allah (c.c) sıfatlarının aynalarıdır. Kimisinde Cemal, kimisinde Celal, kimisinde Kahir sıfatları tecelli eder.)Bu meseleyi müşkil görerek, açıklanmasını istedim. Cevaben : ”Bu söylediğim dini hükümlerin dışı değil aynıdır. Ancak bunu anlatmakla değil, o makamın zevkini yaşamakla öğrenirsin.” dedi.