Hikmet ehli zatlar Buyurdular ki: Ba’zı insanlara bir meselede ne kadar delil getirilirse, vesika gösterilirse, iki kere ikinin dört ettiği gibi kat’i olarak isbat edilse bile onlar yine inanmaz. Fakat bin kişi de bir kişi, hatta milyonda bir kişi inanacak olsa, hakkı bildirmek lâzımdır. Bizim ihmâlliğimiz yüzünden bir kişi, hidâyete kavuşmazsa, yahut bizim hatâlarımız yüzünden bir kişi, hidâyetten dalâlete düşerse bunların vebalinin altından kalkmak kolay olmaz...Sibirya’daki insanın hayat şartları ile, Amerika’da yaşayan insanların hayat şartları aynı değildir. Allahü teâlâ, her memlekette yetişen kulları için, adâleti fazlasıyle yapmıştır. Ya’ni Akıl ve baliğ olmadan ölen kâfir çocuklarını Cehenneme sokmayacaktır. Akıl ve baliğ olduktan sonra İslâmiyeti duymayan kâfırlere de azap yapmıyacaktır. Bunlar, İslâm dinini, Cenneti, Cehennemi duydukları halde, merak edip öğrenmez ise, inad edip inanmazsa, o zaman azap görecektir.Amerika’daki bir papazın oğlu müslüman olabildiği halde, Türkiye’deki bir hocanın oğlu müslümanlığı bırakabilir. Ya’ni Akıl ve baliğ olanlar, ana babanın,muhitin te’siri altında muhakkak kalır diye bir şey yoktur. Eğer muhakkak kalsaydı, İslâm memleketlerinde Islâm terbiyesi altında yetişen müslüman çocukları, yabancıların yalanlarına, iftiralarına inanmaz, dinsiz. olmazdı. Bu çocuklar Akıl ve baliğ olduktan sonra, hattâ kırkından sonra, hattâ hoca olduktan sonra müslümanlığı yıkmağa çalışmazlardı. Meselâ Cemaleddin Efgani ile tilmizi M. Abduh, mason olmuşlar. İslâmiyeti içinden yıkmak için yıllarca çalışmışlardır.
Bu acı misaller, ana baba terbiyesinin te’sirinin devamlı olmadığını göstermektedir. Ana babanın te’siri varsa da kat’i ve devamlı değildir. Ana baba ve muhitin te’siri devamlı da olabilir. Bir çocuğun müslüman evlâdı olması, müslüman terbiyesi ile yetişmesi Allahü teâlânın bir ihsânıdır. Gayri müslim memleketlerindeki çocuklara bu ihsanı yapmıyor. Fakat kimseye ihsanı yapmağa mecbur değildir. İhsan yapmamak zulüm, haksızlık olmaz. Meselâ, bir bakkaldan bir kilo pirinç alsak, tam bir kilo tartması adâlettir. Noksan tartarsa haksızlık etmiş olur. Biraz fazla verirse ihsân olur. Bu ihsânı istemek kimsenin hakkı değildir. İşte Allahü teâlânın bir kimseyi İslâm memleketinde bulundurması, İslâm terbiyesi ile yetiştirmesi büyük ihsândır. İhsân ettiği kimseler, bu ihsânı teperek İslâm ni’metinden mahrum ölürlerse, cezaları, azapları kat kat olacaktır.
(Mektûbât-ı Rabbâni c.1, M.259; Din Tahripçileri; Nuhbet-ül-leâlî s.116; Nebrâs)