Allahü tealayı akılla, fikirle, hiçbir vasıta ile tanımak mümkün değildir

 Allahü tealayı akılla, fikirle, hiçbir vasıta ile tanımak mümkün değildir. İmkânı yokdur, tanıyamazsın. Sen buna inanıyor musun, işte Allahü tealayı tanıdın demekdir.

Allahü teala hiçbir yolla, gerek tesavvuf yolu ile, gerek ilm yolu ile, gerek fen yolu ile, hiçbir yolla, Allahü teala tanınamaz, anlaşılamaz. Sen buna inandınmı? "İnandım” O halde Allahü tealayı tanıdın sen.


Allahü tealayı tanımak ne demekmiş, O'nun tanınamıyacağını, anlamak demekmiş.

Hazret-i Ebu Bekr diyor ki; "El- aczü anil idraki idrakün" İdrakden aczini anladınmı, O'nun tanınamıyacağını anladınmı, O’nu tanıdın demekdir.

Gözlerini kapa, "Allah" deyince hatırına ne geliyor, o, "Allah" değildir. O hatırına gelen şeyler "Allah" değildir. İşte peygamber efendimiz (aleyhisselam) bunu haber veriyor.


Hüseyin Hilmi Işık Efendi (rahmetullâhi aleyh)

Melekler Allahü teâlâ ile mahlukları arasında vasıtadır

 Melekler Allahü teâlâ ile mahlukları arasında vasıta olup, her yerde Allahü teâlânın emirlerini yaparlar.Bazıları, Peygamberlere haber getirir, bazıları, insanların kalbine iyi düşünce getirir.Bazılarının ise insanlardan ve bütün mahluklardan haberi yoktur. Allahü teâlânın cemali karşısında kendilerinden geçmişlerdir.Herbirinin belli yeri vardır. Oradan ayrılamazlar. Bazısının iki, bazısının dört veya daha çok kanadı vardır.Her hayvanın kanadı kendilerinin yapısında olup, birbirlerine benzemediği gibi, meleklerin kanadı da, kendi cinslerindendir ve hiçbirine benzemez. Meleklerin kanatları vardır. İnanırız. Fakat, nasıl olduğunu bilemeyiz.Kiliselerde ve bazı mecmua ve filmlerde, melek diye görülen kanatlı kadın resimleri uydurmadır.

(Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri)

İslam’ın şartlarının birincisi

 İslam’ın şartlarından birincisi de (Kelime-i şehadet) getirmektir. Kelime-i şehadetin mânâsı :Yerde ve gökte, Allahü teâlâdan başka, ibadet edilmeye hakkı olan ve tapılmaya lâyık olan hiçbir şey ve hiçbir kimse yoktur. Hakiki mabut ancak, Allahü teâlâdır. O, vacib-ül-vücuddür. Her üstünlük Ondadır. Onda hiçbir kusur yoktur.O gül renkli,beyaz kırmızı,parlak,sevimli yüzlü ve kara kaşlı ve kara gözlü, mübarek alnı açık, güzel huylu, gölgesi yere düşmez ve tatlı sözlü, Arabistan’da Mekke’de doğduğu için Arab denilen, Haşimi evladından (Abdullahın oğlu Muhammed) adındaki zat-i ali, Allahü teâlânın kulu ve resulüdür, yani Peygamberidir “sallallahü aleyhi ve sellem”.

(Mazhar-ı Can-ı Canan “kuddise sirruh” hazretleri)

Ahirette kurtulmak için

 Ahirette kurtulmak için, Birincisi, dosdoğru bir imana sahip olmak,İkincisi de, amellerin ihlaslı ve şartlarına uygun yapılması lazımdır.

(İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretleri)

Fen yobazı ve zındık

 4 mezhepten birinin âlimlerinin yazmış oldukları bu kıymetli kitaplara saldıran azgın kâfirlere (fen yobazı) ve (zındık) denir.Bunları beğenmiyen, kötüliyen kimse kâfir olur.Bir kimseye,kimin zürriyyetindensin? Kimin milletindensin? Îtikatta mezhebinin imamı kimdir?Amelde mezhebinin imamı kimdir diye suâl etseler, bilmese, kâfir olur.Bir kız ile bir oğlan, âkıl ve bâliğ olsalar ve onları nikâh etseler ve onlara, îmanın sıfatlarını sorduklarında, bilmeseler, onlar müslüman değildir. Onlara îman edilecek şeyleri öğretip, sonra nikâhlarını yeniden kıyarlar ise, nikâhları sahih olur.Bir kimse, kıbleye karşı ayağını uzatıp yatmak veya tükürmek veya kıbleye karşı bevl etmek gibi bir mekruhu işlese,o kimseye bu yaptıkların mekruhtur, işleme deseler, o âdem, ona, her günahımız bu kadar olsa dese, küfründen korkulur. Yâni, mekruhu önemsiz bir şey saydığı için..Bir kimse,Allahü teâlâ, gökte benim şâhidimdir dese, kâfir olur. Zîrâ Allahü teâlâya, mekân isnâd etmiş olur. Allahü teâlâ, mekândan berîdir.Allah baba diyen de kâfir olur.

(İslam Ahlakı)

Size en mühim tavsiyem, iyi arkadaş seçin

 Size en mühim tavsiyem, iyi arkadaş seçin. Bilhassa dini konularda kendi kafasına, düşüncesine göre inanan kimse ile ve böyle mezhebsizlerin kitaplarına aldanan cahillerle arkadaşlık etmeyin.Evinize, ahlaksızlık zehirlerini saçan zararlı kitapları ve her türlü bozuk neşriyatı sokmayın..

(Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri)

İbadet için muhakkak camiye gitmek mecburiyeti yoktur

 İbadet için muhakkak camiye gitmek mecburiyeti yoktur. İslamiyet, kadınlara çok kıymet vermiş, onlara en büyük hakları tanımıştır. Muhammed aleyhisselam, (Cennet anaların ayağı altındadır) buyurarak, kadınlara mümtaz, seçkin bir mevki vermiştir ki, hiçbir dinde bu imtiyaz yoktur.

(Seyyid Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretleri)

İslam bilgilerine ve Din âlimlerine hakaret etmek imanı giderir

 İslam bilgilerine ve Din âlimlerine hakaret etmek imanı giderir.Bir kimse kâfir olmaya niyet etse,niyet ettiği anda imanı gider.Küfre sebep olacak bir kelimeyi, bilmeyerek söylerse de çoğu âlime göre, bu da imanını kaybeder.Küfre sebep olacak bir işi bilmeyerek yapınca, çoğu âlime göre, çok tehlikeli olup, o da küfre girer.

(Seyyid Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretleri)

Kabirde yalan beyan ve övgü

MÜZEKK-İN NÜFUS DERSLERİ 

Amelleri kötü olan ölü, münkir ve nekirin heybetinden ve korkusundan aklını şaşırır ve esasen sağlığında da yalancılığı âdet edinmiş olduğundan, orada da yalan dolanla işi atlatacağını sanır ve kurtulmak ümidiyle: (Rabbim sizsiniz, peygamberim de sizsiniz.) der. Melekler yanıldın yâ melun, diye haykırarak ellerindeki topuzla bir kere vurunca kendinden geçer ve feryada başlar, biçare kurdun peşine düştüğü hayvan gibi çaresizce bağırır, bağırdıkça, yeryüzünde bulunan bütün canlılar duyarlar, yalnız âdemoğulları ile cinniler gafletleri dolayısı ile onun feryadını işitmezler. 


Biraz kendisine gelip, doğrulmak istediği zaman hitab-ı izzet gelir:  

— Vurun şu meluna ki, dünyada iken de beni daima unuturdu.  

Melekler, bir daha vururlar. Bu vuruş, birinciye hiç benzemez. Biraz daha yatar ve kendisine gelir:  

— Sağ yanına bak, derler.  

Bakar ve cennetin lâtif makamlarını ve nimetlerini, hurilerini ve gılmanlarını görür. 

Melekler, kendisine:  

— Ey bedbaht! derler. Eğer, dünyada salih ameller işleseydin, Rabbinin emirlerini yerine getirseydin senin makamın da şu gördüğün cennet makamı olurdu. Şimdi, bir de sol yanına bak bakalım, derler. Ölü, sol yanma bakar cehennemin çirkin derelerini ve büyük azaplarını görerek korkmaya ve titremeye başlar. 


Melekler; 

— Dünyada salih amel işlemedin, nefsinin hevâsına uydun, ömrünü boş yere çürüttün, gönlünü dünya muhabbetiyle kirlettin, nefs-i emmârenin çirkin ve kötü sıfatları ile huylandın. İlk gördüğün makam senin iken elinden kaçırdın. O çirkin amellerinin cezası olarak cehennemde göreceğin azabın birazı budur. Asıl azabı kıyamette göreceksin," derler ve onu kabrine sıkıştırırlar, öyle sıkıştırırlar ki, kemikleri birbirine geçer ve melekler sol yana doğru yürür ve giderler. El-iyâzü Billâh, ölünün burnu da kıbleden döner ve o biçare ta kıyamete kadar azap içinde kalır, öyle ki, her günü bir yıla bedel olur. 

İçi dışından iyi olmayan velî olamaz

 Seyyid Sıbgatullah Arvasi "kuddise sirruh" hazretleri buyurdular ki;


İçi dışından iyi olmayan velî olamaz.


Kabir azâbı, dünyâ sevgisini âhıret sevgisine tercih edenlere olur. İkisinin sevgisi müsavî, yahut âhıreti dünyâdan çok sevene kabir azâbı yoktur.


Ba'zı sohbetlerinde uzun zaman konuşmazdı. Bu yüksek taifenin hâllerini bilmeyen ba'zı zâhir âlimleri, acaba Şeyh niçin bize birşeyler anlatmıyor dediler. O zaman: "Sükûtumuzdan istifâde edemeyen, konuşmamızdan da edemez" buyururdu.

Kebâir-i Kalbiye [Kalbî büyük günahlar]

 * Kebâir-i kalbiye [kalbî büyük günâhlar]. Kebâir-i bâtınıyye ki, hased [çekememezlik], ucb [kendini beğenme], gadab [kızma], kibr [kendini büyük görme]... gibileri kalb hastalıklarındandır. Böyleleri hangi kalbde bulunursa, o kalbi öldürür.

[Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh]