Muhadarat-ül ebrâr ve müsâferet-ül ahbar'dan

Arabîden: Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh): Resûlullah (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) buyurdu: "Ümmetim üzerine bir zaman gelir,reyler [farklı görüşler] çoğalır,nefse uyulur,çalgıyla ve teganniyle Kur'ân okunur ve Allah korkusu ve saygısı olmadan okunur.Allahu teâlâ bu okumalarına sevab vermez, bilâkis la'net eder. O zaman insanlar seslerin güzelliğine bakar da, Kur'ânın halâveti gider. İşte böyle kimselerin âhırette nasîbleri yoktur.Karışıklıklar çoğalır,herşey birbirine girer.Erkek erkekle,kadın kadınla işini görür de bu çirkin fiillerini beğenmeyenler onlara mâni' olmaz, hattâ rıza gösterirler. Bu da gizli büyük günâhlardandır. Din gününün sâhibi Deyyân'ın la'neti onlara olsun. Onlar benim şefâatime nâil olamazlar.Onların bu çirkin işlerini beğenip,onlara mâni' olmayanlar,kıyâmet günü yaptıklarına pişman olacaklardır.Ben onlardan uzağım. O zaman kadınlar toplantı yapıp,adamlar gibi insanlara hitab ederler.Toplantıları oyun ve eğlence olup, Allahu teâlânın rızasına uygun olmaz. O zamanın garîb hallerinden biri de budur. O insanlara yetişirseniz,onlardan uzak durun ve Allah için onlardan kaçın. Bu size Allah ve Resûlü için harb sevabı verir. Allah ve Resûlü onlardan beridir".

Muhadarat-ül ebrâr ve müsâferet-ül ahbar'dan
Muhyiddin Arabî hazretlerinin.

Peygamber Efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” rü’yâda görmek için

Peygamber Efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” rü’yâda görmek için: Beş kerre E’ûzübillahi mineş-şeytânir-racîm, beş kere Bismillâhirrahmânirrahîm, bir kaç kere Allahümme bi-hakkı Muhammedin erinî veche Muhammedin hâlen ve meâlen okuyup, konuşmadan yatmalıdır. Ahmed Nâmık Câmî böyle buyuruyor.

Hüseyn Hilmi Işık efendinin sohbetlerinden bir bölüm...
Kaynak: Hatıralar, Sahife:1462
Nakleden: Süleyman Kuku efendi

KİTÂBLARINDAKİ KELİMELERİN OSMANLICA ASILLARINA GÖRE YAZILMASINI İSTERDİ

Hüseyn Hilmi Işık efendi kitâblarındaki kelimelerin Osmânlıca asllarına uygun yazılmasına çok hassasiyet gösterirdi.
Not: Yukarıda bir yazım hatası olup örnek vermek için "gitti" kelimesi yazılacağı yerde tekrar "gitdi" yazılmıştır.
Kaynak: Hatıralardan bir alıntı...

SALEVÂT GETİRMENİN MÜSTEHÂB OLDUĞU VAKİTLER

Ulemâ dimişlerdir ki salevât virmek vâcib olduğu yerden gayri nice yerlerde dahi müstehâb ve müekkeddir.
✔️Abdest alırken
✔️ Cevâb-ı ezân akabinde
✔️ Mescide duhûl ve hurûc (giriş ve çıkış) zamanlarında
✔️ Nemaza ikâmet zamanında
✔️ Nemazın teşehhüd-i sânisinde (ikinci oturuşta)
✔️ Salât-ı cenâzede
✔️ Her duanın evvel ve vasat (orta) ve âhirinde
✔️ Meclis-i zikrde
✔️ Kıraat-i Kur’anda
✔️ Şer’e muvafık her türlü meclis ahirinde (günah olmayan toplantılar sonunda)
✔️ Her sabahta ve akşamda
✔️ Çarşılara çıktıkda
✔️ Sefere çıkdıkça
✔️ Seferden geldikçe
✔️ Bir mü’min, aşinası (tanıdığı) mü’mini görünce
✔️ Gecelerde kalkdıkça
✔️ Remazân gecelerinde
✔️ Kişinin kulağı çınladıkça
✔️ Bir nesne (şeyi) unuttukça
✔️ Hüccâca telbiyeden ferağları akabinde (hacıların “lebbeyk Allahumme lebbeyk...” söylemelerinin ardından)
✔️ Mekke’de Safâ ve Merve’de
✔️ Hacerü’l-esved-i mübâreki öptükçe
✔️ Arafatta vakfeye duruldukça
✔️ Kabr-i Resûl aleyhisselâm ziyaret olundukça
✔️ Peygamberin (aleyhissalatü vesselam) ism-i şerifleri bir nesne (şey) üzerinde yazıldıkça
✔️ Husûsen her Cum’a gecesi ve Cum’a güni, sair zamanlardan ziyade itmek istihbâb-ı müekkeddir (kuvvetli müstehabdır, sünnettir).

(Mir’at-ı kâinat)

ÜMMETÎ! ÜMMETÎ!

ÜMMETÎ! ÜMMETÎ!

Efendimiz aleyhissalatü vesselamın amcazadesi; Kasem bin Abbas (radıyallahu teala anhuma).
Ravzatü’l-vâizîn nam kitabta Kasem bin Abbas (radıyallahu teala anhuma) hazretleri nakleder:
“Hazret-i Resûl aleyhisselâm defn olunduklarında kabirlerine girenlerde âhir çıkan ve mübarek yüzlerini âhir gören ben idim. Mübarek ağızların tahrik iderler (hareket eder, kımıldar) görmeğin kulak urdım (verdim). İki kerre
‎رب امتی 
(Yâ rabbî, ümmetim!)
diyu söylediklerini işittim.”

(Mir’at-ı kâinat)

BİR ÂN

(Efendimiz aleyhissalatü vesselamın) zemân-ı nübüvvetlerinde ve hayât-ı dünyeviyelerinde; basîr (gören) ise bir an nazar (bakan, gören), a’mâ (kör) ise bir an mülâkat (konuşup) idüb îmân ile vefât iden sahâbidir.

(Mir’at-ı kâinat)

EFDAL

Hülâsatül fetavâda;
“Hazret-i Ebûbekr’e ve Ömer’e (radıyallahu teala anhüma) sebb ve la’in (sövme ve lanet etme) küfürdür. Amma, Alî’yi (radıyallahu teala anh) anlardan efdal (üstün) sanmak küfür değildir, bid’ad ve dalâlettir (dinde sapkınlıktır).
(Mir’at-ı kâinat)

İSTİRCÂ’

İstircâ’ itmek, ya’ni;
انالله واناالیه راجعون
(innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn) dimek, sadece mevt musîbetine mahsûs değildir.
Faraza, bir kimesnenin na’lini (ayakkabısı) tasması kırılsa, istircâ’ itmek gerektir. Tâ ki (bununla) sevâb-ı azîm tahsil ede (çok büyük sevab kazanır).

(Mir’at-ı kainat)

RİVÂYET

Rivâyet-i isnâd yani “bu kelamı filan filandan, o dahi filandan nakl eyledi” deyub, mesela; hazret-i Resûle dek cem’-i rivayetlerin zikr etmek bu ümmetin fedâil ve hasâisinden (bu ümmetin fazilet ve özelliklerinden) olub, Kur’an ve ehadis ve ahkâm-ı dîn-i İslâma zalel ve halel gelmekten anınla mahfuzdur.”
(Mir’at-ı kâinat)

SALÂT U SELÂM

“İmâm-ı Nevevî (rahmetullahi teala aleyh) hazretleri
یا ایهاالذین آمنوا صلوا علیه و سلموا تسلیما
ayeti mefhûmunca hazret-i Resûle teslîm (selam eylemek) hâli yalnız salât virmek (Efendimiz aleyhissalatü vesselama selamsız salevat eylemek) mekrûhtur”
demiştir.
(Mir’ât-ı kâinat)

HAKK-I RESÛL

“Sallallahu teala aleyhi ve sellem”
(Buyrulmuş ki);
“Hazret-i resûle salevât virmekden murad, Hakk tealaya emri şerifine imtisalle (Allahu tealanın emrine uymakla) taleb-i rızâ-i hüdâ (Allahu tealanın rızasını taleb etmek) ve üstümüzde olan hakk-ı resûlü (sallallahu teala aleyhi ve sellem) edâdır.

(Mir’ât-ı kâinat)