İKİ ŞEY

Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem) buyurdular:
"İki şeyi insanoğlu sevmez, beğenmez;
Ölümü istemez, halbuki ölüm onun için fitneden hayırlıdır. Mal azlığını sevmez, halbuki mal azlığı hesabın azlığına sebebtir"

CİN MEKTÛBU

CİN MEKTÛBU

“Bir kimse, cin mektubunu yanında taşırsa, veya evinde bulundurursa bu kimseye, evine ve etrafına cin gelmez. Dadanmış olub da zarar veren cin de gider.”buyuruldu. Büyü çözmek günah olmaz, sevab olur. Büyüyü büyü ile çözmeye kalkmak haramdır. Âyetlerle, dualarla çözmek ise câizdir, günah değildir, sevabtır. Müsliman olan cin, insanlara zarar vermez. Kâfir cinliye de müslimanın okuması lazımdır. Papaza okutmak kesinlikle câiz değildir.
(Mecmuâtü’l-fevâid)
——-
Kıymetli kardeşim!
İş bu cin mektubunu bir fotokopisini (mesela A4 ebatında) çıkartıp, evinizde bir duvara çerçeveletip asmanızı tavsiyye ederim.
Allahu teâlâ insan ve cin şeytanlarının şerrinden muhafaza buyursun hepimizi. Amin.

YILAN

YILAN

Ey kardeşim!
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
Namazı özürsüz kılmayan kimseye, Allahü Teâlâ onbeş sıkıntı verir. Bunlardan Altısı dünyada, üçü ölüm zamanında, üçü kabirde, üçü kabirden kalkarkendir.

Dünyada olan altı azap:
1- Namaz kılmayanın ömründe bereket olmaz.
2- Allahü Teâlâ'nın sevdiği kimselerin güzelliği, sevimliliği kendine kalmaz.
3- Hiçbir iyiliğine sevap verilmez.
4- Duâları kabûl olmaz.
5- Onu kimse sevmez.
6- Müslümanların birbirlerine yaptıkları iyi duâlarının buna fâidesi olmaz.

Ölürken çekeceği azaplar:
1- Zelîl, kötü, çirkin can verir.
2- Aç olarak ölür.
3- Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür.

Mezarda çekeceği acılar:
1- Kabir onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer.
2- Kabri Cehennem ateşi ile doldurulur. Gece, gündüz onu yakar. Cehennem ateşi dünya ateşine benzemez.
3- Allahü Teâlâ, kabrine çok büyük YILAN gönderir. Dünya yılanlarına benzemez. Hergün, her namaz vaktinde onu sokar. Bir an bırakmaz.

Kıyâmette çekeceği azaplar:
1- Cehenneme sürükleyen azap melekleri yanından ayrılmaz.
2- Allahü Teâlâ, onu kızgın olarak karşılar.
3- Hesâbı çok çetin olup, Cehenneme atılır.)
Namaz kılmayanın ömründe, bereket olmaz. Ömründe, hayır ve menfaat görmez. Ömrü çeşitli hastalıklarla, sıkıntılarla geçer. Ma'nevî huzûru olmaz. Sahip olduğu dünyalıklar onu rûhî sıkıntıdan kurtaramaz.
(İhya-u Ulumiddin, İmâm-ı Gazâlî "rahmetullahi teâlâ aleyh")

YÂR

YÂR
“Allahu teâlâ yârin ise, dünyâ nâr olmuş, ne zarar!”

İMAN

İMAN
“Kişi, sevmediğine inanmaz.”
Yahud,
“İman; sevgidir.”

SÂLİHLERİN HÂLLERİ

SÂLİHLERİN HÂLLERİ

Size bir evlad-ı resûlün (sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem), ilmi ile âmil bir âlimin hayatından bir kesiti, torunundan nakledeyim istedim. 
İstedim ki, gönlünüzde bir "muhabbet kıvılcımı" çaksın, yahud muhabbet ateşiniz hârlansın.
...
"Efendi babam, tabağına gayet az yemek alır, sünnetler ve (bu yemeği sevdim, biraz daha koyun) derdi.
Ekmeği, tabağın içinde bölerek keser, kırıntıların tabağın içine düşmesini sağlarmış.
Yemek arasında su içer, ağzında lokma varken su içmez, yemekten sonra 2 saat yalnız çay içermiş.
Sabunu, elinde ileri geri köpürtür, sabunu bırakır, köpüğü eline bulaştırırmış. (kaynak annem)
Dedemin sofrasında, sofraya yemek gelir, dedem silsileyi (silsile-i aliyye-i nakşibendî-i müceddîdî hâlidî) okur, bizler dinlerdik. Bitince besmele çekip yemeğe başlardık.
Yemek duası yapılır, sofradan kalkılır, akşam namazını müteakib, dedem ayağa kalkar
(Kur'an-ı kerîmleri getirin) buyururdu. Kitabımızı alıp oturana kadar, dedem ayakta bekler, Vâkı'a sûresini okur, biz tâkib ederdik.
Okuma bitince, dedem ayağa kalkar (Kur'an-ı Kerîmleri kaldırın) derdi. Kur'ân-ı Kerîmleri yerine koyuncaya kadar ayakta ta'zim ile dururdu. Sol elimiz sayfanın yazısız yerinde olur, sağ elimizle kağıt uçakla (kağıttan sayfa ayracı sanırım) takib ederdik. Yazı üstüne asla el değdirtmezdi."
...
Kıymetli kardeşim!
Bu satırları okuduktan sonra, gönlünde bir hayranlık, bir ülfet oluştu ise, ne mutlu sana!
Bil ki, sünnet-i Resûlullaha (sallallahu teâlâ aleyhi vesellem) hayranlık ve salihlere muhabbetten nasiblisin.
Allahu teâlâ hayranlık ve ülfetini ziyade eylesin. Amin.

KEM/ÂLAT

KEM/ÂLAT
Olmaz efendim, olmaz;
“Kem âlet ile kemâlat olmaz!”

TÎR

TÎR*
"Her ki amuht ilm-i tîr ez men
Nihâyet merâ nişâne ne kert"
(Tuhfe-i İsnâ Aşere, Abdülaziz-i Dehlevî "kaddesallahu teâlâ sirreh")
"Ok atmasını öğrenenler, sonunda bizi hedef aldı"
----
TÎR* : (farisî, ok)

ŞÂİR

ŞÂİR
"Efendi hazretleri (Esseyyîd Abdülhakîm Arvâsî) takdîr ederdi, Abdülhakk Hamîd'i.
Abdülhakk Hamîd, Efendi'ye haber göndermiş;
-Ziyareti ile şereflenmek istiyorum.
Çok yaşlı, Efendi'ye göre çok yaşlı. Efendi buyurmuşlar ki;
-O bizden büyüktür, o şeref bize aittir. Ben kendisini ziyarete gideceğim."

GÜL

GÜL
Aşıkta irade kaldı ise diken vardır.

MENKIBE

























“Cüneyd’e (kaddesallahu teâlâ sirreh); 
-Müridlere sâlihlerin hikâyelerinin (okumak) fâidesi nedir?
diye soruldukta;
-Sâlihlerin hikâye ve menkıbeleri, Allahu teâlânın ma’nevî askerlerinden bir kısmıdır ki, müridlerin kalbleri onunla kuvvet ve sebât bulur,
buyurmuştur.
...
Ey kardeşim!
Reşahat ve Berekât gibi; sâlihlerin, Allah dostlarının menkıbelerinin bulunduğu kitabları okuyunuz, okutunuz.
Ümidim odur ki, Allahu teâlâ bu kitabları okuyarak;
“El mer’u me’a men ehabbe” (kişi sevdiği ile beraberdir) müjdesine kavuşturur, bizleri.