Yâdigâr mektûblar 63.mekûb etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yâdigâr mektûblar 63.mekûb etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yâdigâr mektûblar 63.mekûb

 Kuleli'den talebeleri Zeki Celep'e Arabî harflerle yazılmışdır.

Mektûbunuzu okudum. Temiz rûhunuzun ızdırablarını çok güzel ifâde eden yazılarınız kalbimi ferâhlandırdı. Nurlu müslimânlardan gelen müteaddid mektûbları okudukça bir gülistanda meşrûh [gül bahçesinde açmış] çiçekleri koklayıp mest olan bîçâreler gibi meserrete [sevinçlere] gark oluyorum.

Cenâb-ı Hak cümlemizi ebedî felâketden muhâfaza buyursun. Kalbimizi, rızâsı ve sevgisi ile doldursun. Koyu karanlık bir gecede, bir ziyâ menbâına mâlik olan bahtiyârlar ne kadar mes'ud ve ne kadar râhatdır. Cenâb-ı Hak, hak ile bâtılı tefrîk eden nûrunu bizlere ihsân buyursun. Lutf etmiş olduğu ni'metlerini artdırsın. Bizler şükrden gâfiliz, küfrân-ı ni'met ediyoruz. O, rahmet sıfatını saçıyor. Gece gündüz şükr etmeliyiz. Şükr etmek, ni'meti mahallinde kullanmak demekdir. Aklımızı, her a'zâmızı, gençliğimizi onun emrlerini yapmakda, çok çalışmakda sarf edelim.

Mektûblara Besmele-i şerîfe ve bütün mübârek kelimeleri yazmamalıdır. Esmâ ve sıfât-ı ilâhî yerlere düşmemelidir.

1- Tahlîk, takdîr etmek demekdir. Mühendisin plânı takdîr, ta'yîn,keşf etmesi gibidir. Hak teâlâ Hâlık'dır, ya'nî var edeceği şeyleri takdîr ve ta'yîn edicidir. Yok iken var etdiği zemân, ademden [yokluktan] vücûda getirdiği zemân, (Bârî) ismi ve sıfatı söylenir. Mevcud maddelerden de bir şey yapar meydana getirir, evvelce var etmiş olduğu bu maddelere sonradan yeni bir şekil ve sûret de verir, bu zemân Musavvir'dir. Hâlık,Bârî,Musavvir ismleri Kur'ân-ı kerîm'de ayrı ayrı vardır.

2- Diş arasındaki taşlar herkesde olmaz. Dişlerini temizlemeyenlerde olur. Bir kere esaslı temizledikten sonra misvak kullanınca teşekkül etmez. Misvak kullanırken misvakin temâs etmediği yerde teşekkül edebilir. O halde misvâki dikkatle kullanmalı,ibâdet olarak ehemmiyetli kullanmalıdır. Özr değildirler. Mezheb taklîdine lüzum yokdur.

3- İbni Âbidîn'de uzun zemân evvel okudum. Buyuruyor ki, [kıraati] kendisi veya kulağını yaklaşdıran bir başkası işitmez ise nemâz kabûl olmaz, iâde lâzımdır. 

4- Farz nemâzdan sonra sünnet kılacak ise oturmaz, kazâ kılacak ise oturur. 

5- [Celsede] Ziyâde durunca secde te'hîr edileceğinden, secde-i sehv lâzım olur.

6- Yatsı farzını, kış geceleri sülüs-i leyle te'hîr [gecenin ilk üçte birine geciktirmek] efdal demişler ise de, her nemâzı vaktin evvelinde kılmak efdal olduğu Mektûbât'da yazılı. [Efendi Hazretleri] Öyle buyururlardı.