Yâdigâr mektûblar 42.mektûb etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yâdigâr mektûblar 42.mektûb etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yâdigâr mektûblar 42.mektûb

 Kuleli'den talebeleri Elazizli Âkif Güler'e Arabî harflerle yazılmıştır.

27 Şa'bânü'l-Muazzam 1377 [18.3.1958]

Ve aleyküm selâm kıymetli kardeşim Âkif [Güler] Bey 

9 Şa'bân tarihli mektûbunuzu okudum. Sıhhat ve selâmetinize memnûn olup hepinizin din ve dünyânıza âcizâne duâlar eyledim. Ben sizi hiç unutur muyum? Harbiye'den bizlere mektûb yazan Âkif imzasını görünce sizin nurlu yüzünüz hiç hatırımıza gelmez mi? Her şeyin yenisi makbuldür; fakat muhabbetin eskisi.

[İslâm harfleriyle] Yazınız çok hoşuma gitti. Mübârek olsun. Büyük bir hazineye mâlik olmuşsunuz. Siz ve biz ne kadar bahtiyârız. Cenâb-ı Hak en sevdiği şeyleri bizlere tanıtdı. Ne kadar şükr etsek azdır.

Fahri [Tacar] Efendi kardeşimizin mektûbuna acele cevâb yazmışdık ve oldukça meşgûl olup uzun mektûb yazıp Harbiye'ye göndermişdim. Almadığına çok üzüldüm. Demek ki sualler ve cevâblar hep zâyi'oldu. Fahri Efendi bize mektûb yazmak isteyince ne mâni' vardır? Hepinizin yazıları, kalbime ferâhlık veriyor. Rûhuma zevk bahş ediyor. Fakat cevâb yazmakda kusûr ediyorum, afv ediniz.

Kardeşim, evliyâların [bazı] sözleri akla da ve ekseriya şerî'ate de uymuyor [gözüküyor]. Fakat hepsi doğru söylüyor. Herkes kendi makâmında gördüğünü söylüyor. Bunları yazmakla uzun sürer, görüşünce anlatırım.

İmâdü'l-islâm'ı almayınız. Tercüme edilirken ilâve edilen şeyler, bizlere lüzûmsuzdur. Halebî-i Sagîr'in [Türkçe tercümesinin] bir ismi de Babadâğî'dir. İkisi aynı bir kitâbdır ve çok iyidir ve istediğiniz gibi yalnız nemâzdan bahs etmekdedir. [Ahmed Zühdü Paşa'nın Türkçe] Mecmua-i Zühdiyye kitâbı da nemâz, zekât, oruç ve nikâhdan bahs ediyor, hoşdur.

Birçok kitâblarımızda anâsır-ı erbaadan maksad toprak (sulb cisimler), su (mâyi cisimler), heba (gaz cisimler), ateş (harâret, enerji) ma'nâsınadır. Meselâ suyun toprağa dönmesi, mâyi'in katı şekle (donarak veya hulûl ederek) tahavvül etmesidir [dönüşmesidir]. Kur'ân-ı kerîmde de meniye su, ya'nî mâyi' ma'nâsına su buyurulmuşdur. Güneş ve ay ve yıldızların su içinde yüzmesi demek, bir mâyi', ya'nî seyyal madde, akıcı bir şey içinde yüzmesidir.

Maamâfih bunların çoğu dine değil akıl kitâblarına uyarak söylenilen, her asrın bilgisine göre söylenen sözlerdir. Âyet-i kerîmede ve hadîs-i şerîflerde geçen kelimelere, bir asrın insanlarının kullandığı ma'nâları vermek yanlışdır. Aynı bir kelime âyetde başka, hadîsde başka, kelâmda başka, fıkhda da başka ma'nâya gelmekdedir. Hattâ aynı bir kelime Kur'ân-ı kerîmin muhtelif yerlerinde farklı ma'nâya gelmekdedir.

Güneş ve yıldızlar birinci semâdadır. Kürsî ve Arş, yedi semâdan sonradır ve daha büyükdür. Arş, güneş sisteminde değildir. Marifetnâme zemânında 7 seyyâre vardı. 8.ve 9'ncusunu bilmiyorlardı.

Aile ile kılmak evdeki cemâ'at sevâbını verir. Câmideki sevâb daha fazladır.

Hepinize selâm eder, gözlerinizden öperim kardeşim.