- Allahüssamed, masmada-i ileyhdir. Ya'nî hâcetlerde merce-i küldür. Hiçbir ayıb ve kusur kabûl etmez. Ona bir şey dâhil olmaz. Hiçbir şey Ondan hâric olmaz. Hiç bir mahlûkun, hiçbir zamanda hiçbir mekânda tasarrufu yoktur, hiçbir hâcet tamam olmaz, Allahu teâlâya mürâcât etmeyince.
- Samed, istiâne edilen [yardım istenen] şey, son müracaat, son büyük O'dur.
- Samed dilediğini yapan, istediğini hükmedendir. Hiçbir şey Onun irâdesini tegayyur etmez [değiştirmez]. Ve hiçbir şey Onun hükmünü tebdîl edemez.
- Samed'in bir ma'nâsı, Allah celle celâlühü Azîmdir, Mâciddir. Hiçbir şey Onun irâdesi taalluk etmeyince husûl bulmaz.
-Samed, hazreti İbni Abbâs (radıyallahü anh) der ki, sıfâtlarında kâmil. Kemâl demek, ötesi yok demektir. Hiçbir mahlûk Onun sıfatlarıyla sıfatlanamaz. Allahu teâlânın zatı, sıfatları ve şanlarının izah ve şerhini hiçbir mahlûk yapamaz.
- Sameddir. Ya'nî ihtiyâclar ona ref' olunur. Ganîdir, ya'nî hiçbir şey de, hiçbir zamanda, hiçbir mekânda, hiçbir mahalde, hiçbir kimseye muhtâc değildir. Bütün mahlûkat her şeyde, her halde, her ânda Allah celle şânühüye muhtâcdır.
- Öyle Sameddir ki, öyle merci'dir ki, öyle mümittir ki, öyle muhyidir ki,
- Sameddir, ya'nî bâkîdir. Ya'nî bütün mahlûkattan evvel var idi; bütün mahlûkat fânî olunca, O bâkîdir.
- Samedin bir ma'nâsı, Allahu teâlâya kimse vâris olmaz. O herkese vâristir. "Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır" [Âl-i İmrân-180]. Ya'nî göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allahın mülküdür.
-Sameddir. Unutmaz, gâfil olmaz, sehv etmez.
-Sameddir Allahu teâlâ. Hiçbir mahlûk Onun sıfatıyla muttasıf değildir. Münezzehdir her bir ayb ve kusûrdan.
- Sameddir. Zatında kâmildir, sıfatında kâmildir, ef'alinde kâmildir. Kâmil ancak Allahu teâlâdır. Kemâliyle de ancak O bilir. Biz ise nâkısız kemâli bilmeyiz.
-Sameddir. Âlidir. Hudûstan ve zevâlden münezzehdir.
-Sameddir. İbtidasız [başlangıçsız] bir evvelle Evveldir. Bâkıdir. İntihâsı yoktur. Fahr-i Âlem (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) sıfât-ı ilâhiyyenin mazhar-ı tammıdır, beşer olmak itibâriyle.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)