Mut'a nikâhı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mut'a nikâhı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bana Kız Kardeşini Mut'a Olarak Versene

 EHLİ SÜNNET İTİKADI EBEDİ KURTULUŞ İÇİN ŞARTTIR.


Malumunuz, Mut'a denilen geçici süreliğine nikah batıldır. Kadın ve erkek belli bir süreliğine mesela 1 aylığına evlenip boşanmış oluyorlar. Sonra o yoluna! Öbürü de yoluna! Ve Ehli Sünnet mut'aya gayri meşru gözüyle bakarlar. Peygamber efendimiz onu yasaklamıştır. Hz. Ömer efendimiz o yasağı teyid etmiş, yaygınlaştırmıştır. 


Şia ise mut'aya helal derler. Aralarında yaygındır. Kadın erkek geçici süreliğine beraber olup sevap kazandıklarına inanırlar.


Önceden Şii olup sonra Ehli Sünnet'e geçmiş "Şehid" Murtezâ Radmehr'in hayat hikayesi, İHH çalışanlarından rahmetli Faruk Aktaş tarafından Türkçe'ye çevrilen "Nura Yolculuk" isimli eserde kendisince yazılmıştır. Orada geçen bir hatırasını nakletmek istiyoruz. Hatıra yaşandığı sırada halen Şii olup daha sonra Ehli Sünnet olmuş olan Murtezâ Radmehr anlatıyor:


"Bir defasında Kum’daki arkadaşlarımdan Ali Rıza Muhammedî, Tahran Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi'nden bir arkadaş ve Ebu Talib Salihî’yle beraber, biraz vakit geçirmek için Tahran’ın güney taraflarına doğru gittik. Yolda bir yerde aileme telefon açmak istedim. Telefon merkezine girdik ve sıramızın gelmesini bekledik.


Telefon merkezinde Beluçi elbisesi giyen bir adam oturuyordu. Adamın görüntüsünden, Ehli Sünnet'in âlimlerinden biri olduğu anlaşılıyordu. Adamın yanında bir grup genç oturuyordu, göründüğü kadarıyla bu gençler de telefon için sıra bekliyorlardı. Kısa bir süre geçtikten sonra gençlerden biri, bu Beluçi âlime yöneldi ve birazcık alaycı bir üslupla; “Sen Sünni misin, yoksa Şii misin?” dedi. Adam onların soru şekline karşılık; “Şii olmaktan Allah’a sığınırım” dedi. Gençler biraz garipseyerek: “Niye, Şiilerin hangi ayıbı var?!” dediler. Adam; “Allah rızası için, insanda ayıp olarak kabul edilip de Şiilerde bulunmayan ne var?” dedi.


Bunun üzerine, gençlerle bu adam arasındaki tartışma gittikçe sertleşmeye başladı. Biz de biraz uzakta oturmuş olanları izliyorduk. 


Gençlerden biri; “Sizin en büyük ayıbınız Ömer’dir (radıyallahü anh). Ömer, helâlı haram ve haramı da helal kılan şahıstır” dedi. Beluçi âlim dedi ki: “Allah rızası için bana, Hz. Ömer’in (radıyallâhü anh) helal kıldığı bir haram ya da haram kıldığı bir helal söyleyebilir misin?” Genç dedi ki: “Mut’a nikâhı helal olduğu halde Ömer (radıyallâhü anh) onu haram kıldı”. Sünni âlim dedi ki: “Sana bir şey sormak istiyorum, sence mut’a nikâhı güzel bir şey midir?”. Genç dedi ki: “Evet, binlerce defa evet”. Sünni âlim dedi ki: 


“Eğer mut’a nikâhı helal ve güzel bir şey ise, bak ben senin Müslüman kardeşinim ve ben uzun zamandan beridir ailemden uzaktayım, bundan dolayı mut’a nikâhına ciddi manada ihtiyacım var. Bana kız kardeşini mut’a nikâhı yapmak üzere verebilir misin? Eğer dediğin gibiyse çok sevap kazanmış olacaksın”. 


Genç bu cevaba çok kızdı, arkadaşlarıyla beraber Sünni âlimi dövmeye başladı ve onu dışarı attı. Ben ve arkadaşlarım dışarı çıktık, Sünni âlimi arabamıza aldık, lokantaya götürdük ve bizimle beraber bir şeyler yemesini istedik. Yemek masasında arkadaşlarım saygı ve edep ölçüleri içinde tartışmaya sebep olan konu hakkında Sünni âlimle konuşmaya başladılar. 

...

Sünni alimle tartışmayı devam ettirmek için yeterli hazırlığımızın olmadığını görünce tartışmayı fazla uzatmadık ve vedalaşarak ayrıldık. Ancak, adamın o gençlerle olan tartışması ve mut’a nikâhı konusunda söylediği sözler beni çok etkiledi. Bunun üzerine bu konuyu yeniden gözden geçirmeye karar verdim...