Mübârekler (Hüseyin Hilmi Işık Efendi "rahmetullahi aleyh") buyurdular ki,
Herkesin ideali, dünyâda bile bir rahata
kavuşmak, rahat bir iş bulmak, iyi bir
hanımla evlenmek, iyi çocuk sahibi
olmak, huzurlu olmak değil midir?
Bütün bunlara kavuşsanız, boğazda
yalınız olsa, villanız olsa, bırakacaksınız
en azından. Daimi değil... Hastalıktan
da kurtulamazsınız. Mutlaka bir aksilik
sizi bulur. Neresinden bakarsanız gene
sıkıntı. Cennette bunlar yok ki. Hastalık
yok, huzursuzluk yok, geçimsizlik yok, fakirlik yok... Ne var? Refah var, zevk var,
muhabbet var, sohbet var. Öyle sıcaklık da yok. Serinlik var. Ne güzellik
düşünebiliyorsanız hepsi orada var. Zamanı! O da belli değil. Belki biraz sonra diyorum,
belki beş sene sonra, belki on sene sonra. Neyse, netice itibariyle sonunda orası var.
Müjdeler olsun, imanı olanlara ve ibâdetlerini İhlâsla yapanlara... Yazıklar olsun, üç
paralık dünyâyı, üç-beş kuruşu, üç beş mevkii, üç beş rütbeyi, bu Cennetle
değiştirenlere. Çok yazık... Vallahi çok yazık. Yani, duvarların içini altınla doldursalar ne
yapacaksın. Yenmez, içilmez. Üsteilk hergün korkacaksın. Ha hırsız geldi, ha öldürdüler,
ha çaldılar. Olmaması daha iyi. Hiç olmaz ise huzurumuz var. Git o zenginlere sen sor,
ne sıkıntı içerisinde yaşıyorlar. Her an ölmek korkusu veya bir başkasına bırakmak
endişesi içerisindeler. Cennette bu, kalıcı olacak, sonsuz olacak. Velhasıl, gözümüzü
açıp kapayıncaya kadar bu ömür bitecek.